Merhaba arkadaşlar. Bu aralar sağ olsun mesai arkadaşlarım ve komşularım benim siteme çok katkıda bulunuyorlar. Bende hazır yapılmış şeyleri hiç kaçırmıyorum. Büyük bir zevkle sitemde sizlerle paylaşıyorum.Bu etolleride mesai arkadaşım Nurhan yapmış kızlarına. (2 tane şekercim kızları var, allah bağışlasın).. Eeeeee bende bunları büyük bir zevkle sizlere sergiliyorum. Ellerine sağlık arkadaşım....
26 Ocak 2010
25 Ocak 2010
KURDELA NAKIŞLI BOHÇALAR
Merhaba arkadaşlar bu bohçaları mesai arkadaşım Nurhan'ın ablası Gülşen abla nakış kursunda yapmış çok güzel olmuş bende sizlerle paylaşmak istedim....Nasıl ama çok güzel olmuşlar değilmi?....Ellerine sağlık Gülşen abla....
22 Ocak 2010
DOTLUK ÖDÜLÜM
Sevgili arkadaşım ezgilitarifler Ayla beni dostu olarak kabul edip bana bu ödülü layık görmüş ve göndermiş.Sitemi ilk açtığım dönemlerde benden yardımını esirgemeyen arkadalarımdan bir tanesi.Çok teşekkür ediyorum ve kucak dolusu sevgilerimi gönderiyorum. Bende bu ödülümü bütün blogcu arkadaşlarıma gönderiyorum.Zira hiç birinizi ayıramıyacağım...
SOSİSLİ MAKARNA
Arkadaşlar malum yeni yetişen nesil yeme özürlü.Bilmem üzerlerine çok düştüğümüzden bilmem bolluk içinde büyüdüklerinden. Bir türlü çözemedim. Bizim çocukluğumuzda varmıydı ben bunu beğenmedim, ben onu yemem, şundan yerim gibi bir tercih hakkımız .Belkide sofrada yedikmi yemedikmi kimse farkında olmuyordu. Gerçi bizlerdede var suç. Ben çoçukluğumda yiyemedim yesin, giyemedim giysin..Yokluk göstermiyoruz sorumluluk vermiyoruz..
Diyeceksinizki bu yazıyı neden yazdın.Evde yaptığımız yemekleri, pastaları börekleri çocuk belki yer diye türlü türlü şekillere sokarak hazırlıyoruz..Onların gözüne hoş görünsünler diye....Benim spagetti makarnamda öyle hazırlandı. Bunu geçenlerde Akasyakokusu Nuray arkadaşım hazırlamış sayfasında görünce bende oğluşuma yaptım çok beğendi..Zaten makarnayı sever...
Gelelim tarifimize. Bunada tarif denirse tabiki.
İstediğiniz kadar spagetti makarnayı doğranmış sosislerin içinden geçirerek hazırlayın.Makarmayı her zaman nasıl pişiriyorsanız o şekilde haşlayın. Haşlandıktan sonra üzerine tereyağı ile yağlayın ve servis yapın. Üzerinede arzunuza göre ketçap veya mayonez dökebilirsiniz. Afiyet olsun...
UÇURTMAL IKAZAK
Merhaba arkadaşlar. Bu kazağı oğlum küçükken örmüştüm.O zamanlar el becerilerimizi böyle fotoğraflayıpta sergilemekki gibi bir durumumuz yoktu tabiki...Bende o kazağı yeğenime vermiştim.Biraz eski ama... Sizlerle paylaşmak istedim. Nasıl buldunuz...Deseni bir yün dergisinden bulmuştum....
14 Ocak 2010
AŞURE / P:D.Ç.S.E.51
Arkadaşlar bu gün elime yine hazır yapılmış bir aşure geldi. Bende fırsatı kaçırmadım, hemen sizlerle paylaşamak istedim.Yine bu tatlıyıda yeni mesai arkadaşım Hülya yapmış, o fotoğrafladı getirdi. Burdan Hülya'yada çok çok teşekkür ederim.Bu yıl ben tembellik ettim aşure yapmamıştım. Benim kurtarıcım oldu. Yine ondan bir sürü tarifler var sırada bekleyen...Bu tatlıyı P.D.Ç.S.E. 51 'e ev sahipliği yapan arkadaşım Japonçekirdeğine gönderiyorum..
Malzemeler:
2,5 Su bardağı aşurelik buğday
1 Su bardağı nohut
1 Su bardağı pirinç
1 Su bardağı fasulye
1 Su bardağı üzüm
15 Adet incir
15 Adet kuru kayısı
1 Su bardağı ceviz içi
1 Su bardağı fındık içi
3 Su bardağı toz şeker ( tadını kendiniz ayarlayabilirsiniz)
1 Kaşık nişasta
Limon kabuğu rendesi
1-2 Paket vanilya
Yapılışı:
Akşamdan ıslatılmış nohutla fasulye ayrı ayrı pişirilir. Buğdayda akaşamdan ıslatılır ve geniş bir kapta pirinçle birlikte bol suda iyice pişene kadar pişirilir. Fasulye ve nohutun suyu süzülerek kaynamakta olan ve suyu koyuulaşan buğdayın içine katılır. Suyu azaldıkça sıcak su ilave edilerek 10-15 dakika kaynatılır.Şeker ilave edilir ve karıştırılır. Ateşten almadan 10-15 dakika önce vanilya, limon kabuğu rendesi, üzümler, doğranmış incir ve kayısılar, su içinde bırakılarak zarları soyulmuş ceviz parçaları atılır. Koyu olması istenirse nişasta gül suyu ile ezilerek bir taşım kaynatılır. Sıcakken küük kaselere boşaltılır ve üzeri fındık, tarçın ve nar taneleriyle süslenir. Afiyet olsun...
12 Ocak 2010
TRABZON USULÜ YUMURTALI MEZGİT
Merhaba arkadaşlar. Bu gün sizlere farklı bir tarif sunacağım. Bu tarifi Şubemize yeni gelen mesai arkadaşım Hülya yaptı ve fotoğrafladı. Kendisi Trabzonlu olduğu için sık sık yapıyor. ( Elbet birgün yeriz.) Bu sözcüğümün arkasından oda bize goca Bolulular dedi.Henüz hiç yemedim ama görüntüsü çok güzel. Fotoğraftakilerde malumunuz ben site sahibi ve balıkları pişiren aşçımız Hülya. Bende onun ağzından tarifini vereceğim.
Malzemeler:
1 Kg. Mezgit Balığı
1 Yumurta
Mısır unu
Yapılışı:
Önce balıklar temizlenir, tuzlanır. Sonra mısır ununa bulanarak kızartılır. Altı üstü kızartıldıktan sonra yumurta çırpılarak üzerine dökülür. Yumurta pişene kadar beklenir ve ocaktan indirilir. Sıcak sıcak servis yapılır. Yanınada bol yeşillikli salatayı unutmayın arkadaşlar. Afiyet olsun....
9 Ocak 2010
PATATESLİ RULO BÖREK
Merhaba arkadaşlar. Bu gece çok uzn yazmayacağım. Zira saat gecenin 1'i vede büyük bir haftanın yorgunluğu var üzerimde. Hafta sonuda çok işim var. Malum temizlik işleri. Biliyosunuz çalışan bayanların çoğu evlerinde paralı hizmetçi..Bende şimdiden yazmaya karar verdim..
MALZEMELER:
3 Yufka
3 Yufka
6-7 Adet patates
1 Su bardağı lor peyniri
1,5 su bardağı süt
1 yumurta
1/2 su bardağı sıvı yağ
1 tatlı kaşığı tuz
1 Su bardağı lor peyniri
1,5 su bardağı süt
1 yumurta
1/2 su bardağı sıvı yağ
1 tatlı kaşığı tuz
Karabiber, nane,pul biber
Üzeri için:
1 Su bardağı yoğurt
1 yumurta
1 Su bardağı yoğurt
1 yumurta
YAPILIŞI:
Patatesleri haşlayın (Kabuklarını soyarakta haşlayabilirsiniz.) ve rendeleyin. İçine lor peynirini, yumurtayı, sütü, sıvı yağı, tuzu ve baharatları katıp karıştırın. Yufkanın birini yayıp hazırladığınız harcın 1/3 ünü yufkanın üzerine iyice yayın. Üzerine diğer yufkayı kapatıp kalan harcın yarısını yayın. Son yufka için de aynı işlemi yapın. Üç kat olarak hazırladığınız yufkaları ucundan başlayarak dikkatli bir şekilde rulo yapın. Strech folyo ile sarıp buz dolabında bir gece bekletin. Ertesi gün birer parmak genişliğinde dilimleyip yağlanmış fırın tepsisine yatay olarak dizin. Üzeri için yoğurt ve yumurtayı çırparak böreklerin üzerine sürün. Dilerseniz en üstüne baharat dökebilir veya kaşar peyniri rendeleyebilirsiniz. Önceden ısıtılmış fırında kızarana kadar pişirin. AFİYET OLSUN...
Bende bu tarifimi P.D.Ç:S.E. 51'e ev sahipliği yapan Japon çekirdeği arkadaşıma gönderiyorum.
2 Ocak 2010
ANILAR
Arkadaşlar hepinizin yeni yılı kutlu olsun.Bu yazıyı bir arkadaşın sitesinde gördüm. Bende bir sağlık Personeli olarak zaman zaman bu tür anılarım olmuştur.Onun için arkadaşların anılarını sizlerle paylaşmak istedim.Bende bir anımı ilave etmek isterdim ama şu an hiç aklıma birşey gelmedi..
''1991 yılında ilk görev yerim Erzurum Araştırma Hastanesi'nin acil servisine başvuran kadın hastaların büyük çoğunluğu şikayetlerinin nedenleri sorulduğunda 'ben bilmem beyim bilir'' diye cevap verirdi.
Acile başvuran kadın doğum hastalarına da rutin olarak son adet tarihi sorulduğunda da yine aynı cevap alınırdı. İşin ilginç olanı, gerçekten de beyleri son adet tarihlerini tam olarak bilirlerdi.''
Sağlık Memuru Sinan Aslan'ın anısı:
''Acil servise başvuran gebe bir hastanın anamnezi (bilgileri) alınırken 'suyunuz geldi mi acaba'' diye sordum. Kendisi ise 'kör olası muhtar, üç gündür suyumuzu kesti' şeklinde cevap verdi...
Acile başvuran kadın doğum hastalarına da rutin olarak son adet tarihi sorulduğunda da yine aynı cevap alınırdı. İşin ilginç olanı, gerçekten de beyleri son adet tarihlerini tam olarak bilirlerdi.''
Sağlık Memuru Sinan Aslan'ın anısı:
''Acil servise başvuran gebe bir hastanın anamnezi (bilgileri) alınırken 'suyunuz geldi mi acaba'' diye sordum. Kendisi ise 'kör olası muhtar, üç gündür suyumuzu kesti' şeklinde cevap verdi...
-BEYAZ ÖNLÜK TAMAM DA KASKET UNUTULMUŞ-
Hemşire Naciye Sarıbaş Yurtçu'nun anısı:
''Diyarbakır'da çalıştığım dönemde, hasta yakınları tanıdığı çalışanlardan beyaz önlük alarak hastane çalışanı gibi binaya girerlerdi. Ancak bir gün koridorda kasketli, bıyıklı ve şalvarlı bir adamın beyaz önlük giyerek içeri girmeye çalışmasını unutamam.''
Hemşire Cennet Mutlu'nun anısı:
''Dermatoloji servisinde bir nöbetimde, yumurta alerjisi olan bir hasta sabah kahvaltıda gelen yumurtayı yemiş ve alerjisi gelişmişti. Hastaya, 'yumurtaya alerjiniz olduğunu biliyorsunuz neden yediniz' diye sorduğumda, hasta bana kızıp bağırarak hemşire gözlem kağıdını gösterdi ve 'suç sizin, buraya yazmamıştınız ben de yedim' dedi. Bu olaydan sonra hemşire gözlem formlarındaki alerji bölümünü daha dikkatli doldurmaya çalışıyordum.''
Hemşire Selma Karakaplan'ın anısı:
''Hasta yakını yoğun bakımdaki bir hastasını görmek isteyince hemşire arkadaş, 'galoş giy gel' dedi. Bir süre sonra, birde ne görelim... Hasta yakını galoşları ellerine ve kafasına geçirmiş hastasının yanında duruyordu.''
Hemşire Nurhan Ulusoy'un anısı:
''Yıl 1997, Ege Tıp Fakültesi Kalp-Damar Cerrahisi Yoğun bakım servisinde gece nöbetindeyim. Kalp ameliyatı olmuş entübe bir hastayı takip ederken, saat gece 02 civarında yoğun bakımda genel müzik yayını yapıldığı için radyo programında, bir anda sunucunun 'bir tokat atın ve kendinize gelin' dediğini duyduğum an, hastanın kendi suratına indirdiği tokadı görünce şaşkınlıktan ne yapacağımı şaşırdım. Sunucunun aynı sözü tekrar etmesiyle hasta elini yukarı kaldırdığı an, 'ne yapıyorsun, o sadece bir radyo programı' dedim ve hastanın elini tuttum. Yapılan yayın yarı uyanık hastamı
çok etkilemişti.''
Hemşire Niymet Hazar'ın anısı:
''Kemer Devlet Hastanesi Acil Servisine başvuran hastaya, önce girişe gidip orada hasta kaydını yapması gerektiğini belirttik. Hasta uzun zaman geçtikten sonra gelip, 'Kiriş'e gidip geldim, şimdi hasta kaydını nasıl yapacağım' dedi. O sıra herkes birbirine bakıp, 'bu hastayı Kiriş'e kim gönderdi' derken, yanlış anlaşılma olduğu, hastanın giriş yerine Kemer'in beldesi Kiriş'e gittiği anlaşıldı.''
''Diyarbakır'da çalıştığım dönemde, hasta yakınları tanıdığı çalışanlardan beyaz önlük alarak hastane çalışanı gibi binaya girerlerdi. Ancak bir gün koridorda kasketli, bıyıklı ve şalvarlı bir adamın beyaz önlük giyerek içeri girmeye çalışmasını unutamam.''
Hemşire Cennet Mutlu'nun anısı:
''Dermatoloji servisinde bir nöbetimde, yumurta alerjisi olan bir hasta sabah kahvaltıda gelen yumurtayı yemiş ve alerjisi gelişmişti. Hastaya, 'yumurtaya alerjiniz olduğunu biliyorsunuz neden yediniz' diye sorduğumda, hasta bana kızıp bağırarak hemşire gözlem kağıdını gösterdi ve 'suç sizin, buraya yazmamıştınız ben de yedim' dedi. Bu olaydan sonra hemşire gözlem formlarındaki alerji bölümünü daha dikkatli doldurmaya çalışıyordum.''
Hemşire Selma Karakaplan'ın anısı:
''Hasta yakını yoğun bakımdaki bir hastasını görmek isteyince hemşire arkadaş, 'galoş giy gel' dedi. Bir süre sonra, birde ne görelim... Hasta yakını galoşları ellerine ve kafasına geçirmiş hastasının yanında duruyordu.''
Hemşire Nurhan Ulusoy'un anısı:
''Yıl 1997, Ege Tıp Fakültesi Kalp-Damar Cerrahisi Yoğun bakım servisinde gece nöbetindeyim. Kalp ameliyatı olmuş entübe bir hastayı takip ederken, saat gece 02 civarında yoğun bakımda genel müzik yayını yapıldığı için radyo programında, bir anda sunucunun 'bir tokat atın ve kendinize gelin' dediğini duyduğum an, hastanın kendi suratına indirdiği tokadı görünce şaşkınlıktan ne yapacağımı şaşırdım. Sunucunun aynı sözü tekrar etmesiyle hasta elini yukarı kaldırdığı an, 'ne yapıyorsun, o sadece bir radyo programı' dedim ve hastanın elini tuttum. Yapılan yayın yarı uyanık hastamı
çok etkilemişti.''
Hemşire Niymet Hazar'ın anısı:
''Kemer Devlet Hastanesi Acil Servisine başvuran hastaya, önce girişe gidip orada hasta kaydını yapması gerektiğini belirttik. Hasta uzun zaman geçtikten sonra gelip, 'Kiriş'e gidip geldim, şimdi hasta kaydını nasıl yapacağım' dedi. O sıra herkes birbirine bakıp, 'bu hastayı Kiriş'e kim gönderdi' derken, yanlış anlaşılma olduğu, hastanın giriş yerine Kemer'in beldesi Kiriş'e gittiği anlaşıldı.''
-NİYE SARI SUYLA YIKAMADIN-
Hemşire Neriman Küçük'ün anısı:
''1998 yılında yenidoğan servisinde çalışırken, sarılık tanısı ile bir bebek yatırıldı. Bebeği servise kabul ettiğimiz sıra, kaynana gelinin sürekli kafasına vurarak söyleniyordu: 'ben sana demedim mi? Bebeği sarı su ile yıka dedim. Beni dinlemedin bak ne hale geldi. Gelin, hem dayak yiyor hem de ağlayarak, 'Anne, ne dediysen yaptım. Sarı tülbent ört dedin, örttüm. Sarı ip bağla dedin, bebeği sarı ipe doladım. Ben ne bileyim sarı su nasıl oluyor?' Ben de kaynanaya, bu söylediklerinin hiç birisi bebeği iyileştirmez, boşuna gelinine kızma. Bebeğin kanının değişmesi lazım. Daha erken hastaneye gelmeniz gerekiyordu' dedim, ama kaynananın öfkesini dindirmek mümkün olmadı.''
''1998 yılında yenidoğan servisinde çalışırken, sarılık tanısı ile bir bebek yatırıldı. Bebeği servise kabul ettiğimiz sıra, kaynana gelinin sürekli kafasına vurarak söyleniyordu: 'ben sana demedim mi? Bebeği sarı su ile yıka dedim. Beni dinlemedin bak ne hale geldi. Gelin, hem dayak yiyor hem de ağlayarak, 'Anne, ne dediysen yaptım. Sarı tülbent ört dedin, örttüm. Sarı ip bağla dedin, bebeği sarı ipe doladım. Ben ne bileyim sarı su nasıl oluyor?' Ben de kaynanaya, bu söylediklerinin hiç birisi bebeği iyileştirmez, boşuna gelinine kızma. Bebeğin kanının değişmesi lazım. Daha erken hastaneye gelmeniz gerekiyordu' dedim, ama kaynananın öfkesini dindirmek mümkün olmadı.''
Alıntıdır.